Bebeklere yapılan aşılar yararlı mı zararlı mı? Aşı neden yapılır?
İmmünoloji uzmanları ve bir çok uzman kişiye Aşı ne işe yarar? diye sorulduğunda, “Aşı, aktif bağışıklık sistemini güçlendirmek için yapılır” cevabı alınmaktadır. Fakat bazı uzmanlar bebeklerde 6 ile 24 ay boyunca bebeklerin pasif bağışıklığa sahip olduklarını söyler. Aslında bebeği koruyan Anne sütündeki antikorlardır. Peki buna rağmen neden çocuk doğumuyla beraber aşılar başlar ve 6. aya kadar hepsi bitirilir? Bu konu hakkında biraz araştırma yaptık. Aşı hakkında bilinmeyenleri sizlerle paylaşacağız. Aşı nedir? Aşı ve Aşının Yararları Nelerdir? Bebeklere yapılan aşılar yararlı mı zararlı mı? Aşı neden yapılır? Bazı bebek aşılarındaki bilinmeyen zararlı maddeler nelerdir? Aşılanan bebekler ilerde ne gibi tehlikelerle karşı karşıya? Hepatit B (Engerix-B) aşısının içinde neler var? Hepatit B aşısının zararları nelerdir? Grip aşılarının zararları nelerdir? Aşıların içindeki koruyucu madde Timerosal neden zararlı? Otizm hastalığı Türkiye’de neden artıyor? Ülkemize gönderilen bedava bebek aşıları neden zararlı? sorularının cevabını bulabileceksiniz.
Bebeklere yapılan aşılar yararlı mı zararlı mı? Aşı neden yapılır?
Dilerseniz önce Geleneksel Tıp bilimindeki uzmanlardan Aşı neden yapılır? Aşı yararları nelerdir? bir göz atalım. Sonra aşının gerçekten denildiği gibi yararı var mı onu inceleyeceğiz.
Aşı ve Aşının Yararları Nelerdir?
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlarının bir çoğunun ortak görüşü, Aşılar, enfeksiyon hastalıkları ile savaşmak ve onları ortadan kaldırmak için bir silahtır. aşılar sadece çocukları korumakla yetinmez, bunun yayılmasını da engeller. Tüm dünyada uygulanan aşı programları ile her yıl 3 milyon çocuğun hayatı kurtulmaktadır. Buna ne iyi örnek çocuk felci gösterilir. Türkiye’de bebeklere vurulan aşılarla çocuk felcini neredeyse yok derecesine indirildiği söylenmektedir.
Uzmanlar aşının vücuttaki etkisini de şöyle anlatıyor;
“Antijenler yani mikroplar, vücuda girdiklerinde, bağışıklık sistemi harekete geçer. Antikor adındaki koruyucu maddeler üretilmeye başlar. Aşılar zayıflatılmış mikropların hastalık yapma özelliklerinden arındırılarak, bir nevi pasif mikrobun sağlam kişilere enjekte edilmesidir. Sağlam kişi olmalı ki bu pasif mikroplara karşı bağışıklık kazanması gerekir. aşı ile gelen zayıf mikroplar, salgılanan antikorlarla, tüm vücut buna karşı harekete geçiyor. Yaptığı bu işlemleri de hafızaya alıyor. Böylece ilerde bu mikrop vücuda girmeye kalktığında, hemen hatırlayarak cevap vermektedir. Fakat bu aşılar, tekrarlanması gerekmektedir. Çünkü hiç bir aşı, gerçek mikrobu kadar etki göstermez. Zaman geçtikçe, uygun yaşa göre, dozları ayarlanmalı ve yeniden yapılmalıdır. Ulusal olarak, bir yaşın altındaki yüzde 90 tüm çocukların aşılarının yaptırılması ve her anne, baba hangi hastalıklara karşı kaç kez aşı vurulduğunu bilmesi gerekmektedir.”
Bu açıklama hemen hemen tüm hastane ve sağlık kuruluşlarının ortak kanaatidir.
Yüzde 90 üzerinde tüm çocukların aşı oranlarının takip edildiği ABD, dünyanın en çok aşı yapan ülkesidir. Ama dünyada da en hastalıklı çocuk olan gelişmiş ülkeler arasında da birincidir. Söylenenler ile icraatlar sanki birbirini tutmuyor.
Şimdi birazda diğer tarafı yani Aşılara olumsuz bakan, onların yapılmasının endişe verici durumlar ortaya çıkarabileceği, aforoz yemiş tıp insanlarının görüşlerine bir bakalım.
Dünyaca ünlü homeopat uzmanı Dr. Prafull Vijayakar Aşılar hakkında yaptığı açıklama bir anda bütün eleştiri oklarını da üzerine toplattırdı. Yaptığı açıklama şöyledir;
“Aşı en büyük çocuk katilidir… Sağlıklı yeni doğan bebekler, yapılan aşılarla hasta edilmeye çalışılıyor. Hepimiz uygulamalarda, en ağır hastalıkların aşı sonrası nasıl başladığını gördük… Dünya genelinde bir çok anne ve baba artık aşıların tek bir amaca hizmet ettiğini anlamış durumdadır. Bebeklerde vurulan aşılar, zamanla büyüyen çocuğun bağışıklık sistemine hasar vererek, ilaç sektörünün bir numaralı müşterisi haline getirmesi sağlanması amaçlanmaktadır. Şimdiye kadar kendim ve ailelerin tecrübeleri sayesinde, hiç aşı olmayan çocuklar hastanenin yolunu bile bilmezken, aşı olanların hastaneden çıkmadığı görülmektedir”
Aşı nedir? Homeopati nedir?
Homeopati alternatif tıp yöntemlerinden biridir. Bu yönteme göre, bir hastalığın sebebi olduğu virüsün daha düşük dozlarla hesaplanıp, kişi sağlam iken ona enjekte edilmesine denmektedir. Aslında temel olarak Aşı’da bu anlama gelmektedir. Aşı hastalık yapacak virüslerin daha da düşük zayıf formlarını, insanlara enjekte edilerek, bağışıklık sistemini harekete geçirerek, bu hastalığın virüsüne karşı, ön tedbir almak ve vücuda öğretmektir.
Aşıyı aslında bilgisayar kullananlar çok iyi bilir. Çünkü sanal dünyada gelen saldırılara karşı virüs programı kullanıyoruz. Bu virüs programını para ile aldığımızda, satıcı firma dünyada yayılan tüm virüslere karşı korumanın çaresini bularak, bunu update yoluyla bilgisayarınıza göndermekte yani aşı yapmaktadır. Eğer siz virüs programını güncelleme yapmaz iseniz yada lisans süresini uzatmadığınız takdirde, bilgisayarınız eski virüslere karşı korumalı olup, yenilere karşı çaresizdir.
Aşının yapılma mantığı hemen hemen benzerdir. Vücudun bağışıklık sistemi devrede ve sorunsuz çalıştığında, aşı yapılmalıdır ki, o zaman aşıdan gelen zayıflatılmış virüslere karşı etkin ve bağışıklık kazanması gerekir.
Bağışıklık Sistemi öğrenerek ve savaşarak kazanır. İlginç bir koruma sistemi olan organik güvenlik duvarımız, daha önce yaşadığı tüm virüsleri yada yabancı maddeleri hafızada tutar. Bunun içinde 7 24 devriye gezmektedir. Eğer yabancı bir madde vücuda girdiğinde, alarma geçerek anında yok eder. Bağışıklık sistemi iyi çalışan vücutlar böyledir.
Bebeklerde bağışıklık sistemi ilk 6 ayda pasiftir. Çünkü bebek doğduğunda Bağışıklık Sisteminin beyni olan Bağırsaklarda probiyotik yani yararlı bakteri yoktur. Bu yararlı bakteriler anneden gelerek yavaş yavaş büyümektedir.
Peki bunu programlayan mükemmel tasarımcı bebeği hastalıklardan koruyacak bir sistem yapmadı mı?
Tabi ki yaptı Mucizevi gıda olan Anne Sütü içinde antikorlar bolca olduğundan bebeği korur. Bundan dolayı Dünya Sağlık Örgütü ilk 6 ay Anne Sütü bebeğe verilmesini kesinlikle zorlayacak şekilde baskı yapmaktadır.
Bebeklerde bağışıklık sistemi 6 aydan sonra aktif olarak öğrenmeye ve 12. aya kadar da bilinçlenmeye başlar. Şimdiye kadar bu anlattıklarımızı doğrulamayacak çocuk doktoru yoktur diyebiliriz. Fakat bundan sonra söyleyeceklerimizi bilseler de saklamaktadır.
Aşı bebek doğduğunda başlar ve yapılan aşı takvimi 6. aya kadar tamamlanır. Burada bir sorun yok mu sizce? Tıp bilimi hiç bilmeyene bile mantıksız gelmiyor mu? Aşı neden olmayan bir bağışıklık sistemi olan bebeğe vuruluyor? İlk 6 ay zaten Anne sütü mucizevi bir gıda olduğu için çocuğu zaten koruyor. Bebekte aktif bağışıklık sistemi zaten 6. ayda başlıyor.
Şimdi cevaplanması gereken soruları söyle bir toparlayalım.
Burada aşının yapılmasının ne yararı var? Bebeklere yapılan aşıların faydası ne? Daha çok mu güçlendiriyor? Bilinçli olarak hastalıklı çocukların temeli mi atılıyor? Yada birileri devlet tarafından ücretsiz olarak yapılan bu aşılar karşılığında deli gibi paralar mı kazanıyor? Yada birileri ücretsiz gönderdiği bu aşılarla çocuklarımızı denek olarak mı kullanıyor?
Bebeklere yapılan aşıların zararları?
İlk altı ay yapılan aşılar zaten plasebo gibi ne yararı var ne zararı diyemiyoruz. Bu aşıların yararı yok desek yeridir ama zararı var diyorsak ciddi sebeplerimiz var.
Alerji, astım vakaları gibi bağışıklık sistemi zayıf çocuklarda oluşan bu hastalıkların önüne geçilemeyecek şekilde artması, biyolojik kuralların ihlal ettiğinin işaretidir. Bunun temelinde ise aşılar ilk sırayı almaktadır.
Aşılanan çocuklar teoride vurulduğu aşının hastalığına karşı daha dirençli olması gerekir. Fakat durum böyle değil. Aşı olan çocuk, aşılanmayanlara göre, enfekte esnasında, etkilenmemek bir yana, hastalık daha da ağır geçtiği gözlemlenmiştir. Buna “Bağışıklık sisteminin felci” denmektedir.
İşin daha da kötüsü var.
Eski aşıların yerine, insan genomuna giren ve kişiliği ile oynayabilecek yeni nesil aşılar da çıkmıştır. Bu aşılara “Rekombinant Aşılar” denmektedir. Hepatit B aşısı bu tip bir aşıdır. Genetik Mühendisliğinin harikası olarak görülen bu aşıların aslında bakteriyel hücrelere, insan proteinlerinin sentezinden sorumlu genler yerleştirmektedir. Bu teknoloji ile interferon, enzim, hormon ve diğer biopreparatlar gibi Grip ve Hepatit B aşıları da aynı mantıkta üretilmektedir.
Şimdi sizlere örnek olarak Hepatit B aşısının içindeki maddeler nelerdir onları listeleyeceğiz. Okuduğunuzda gerçekten hayretler içerisinde kalacaksınız.
Hepatit B (Engerix-B) aşısının içinde neler var?
Hepatit B aşısının zararları, yararlarından daha çoktur. Çünkü aşının içerdiği katkı maddeleri ve Gdo’lu maddeler başka hastalıklara neden olabilmektedir.
1. Maya
Preparatın ham maddesi olan maya bildiğiniz ekmek ve bira üretimindeki ile aynı değildir. Bu maya genetik olarak modifiye (Genetically Modified Organism) edilmiştir. Sentetik elde edilen Hepatit B virüsünün geni, maya hücresine entegre edilmiştir. Genetiği ile oynanmış dediğimiz hepimizin yakından bildiği GDO demektir.
Türkçe Genetiği değiştirilmiş organizmalar kısaca GDO, İngilizce ise Genetically Modified Organism kısaca GMO olarak bilinmektedir. Genetiğin modifiye edildiği teknoloji herhangi bir organizmayı, tek bir gen veya gen grubu ekleme yada çıkarma sonucu, yapısında değişme ve yeni türler arasındaki gen değişikliğini yapar.
Günümüzde sadece aşıların içindeki mayalar değil, tüm hazır alınan yiyecek ve içeceklerde artık GM katkılarının en az birkaçı bulunmaktadır. Modifiye soya lesitini, aroma, glikoz, fruktoz, nişasta, maltodekstrin, riboflavin, folik asit, vitaminler, enzimler, aspartam gibi transgen katkı maddeleri sayabileceğimiz sadece bir kaçıdır.
Artık tarımda da ebter tohumlar yer almaya başlamıştır. Doğal tohumlar çok uzun zamandan beri üretilmiyor. Neredeyse hepsi GM tohumlarından üretiliyor. Pamuk, kenevir, buğday, pirinç, soya, mısır, ayçiçeği, şeker pancarı, patates, ıspanak, soğan, sarımsak, karpuz, kavun ve daha gördüğünüz meyvelerin hepsi GM tohumlara geçmiştir.
Size GM ile ilgili birkaç örnek vereceğiz. Bunları okuduğunuzda çok şaşıracaksınız.
Domatese soğuğa dayanıklı hale getirmek için, köpek balığının geni naklediliyor. Patatesleri böceklerden korumak için akreplerin geni kullanılıyor. Bazı bitkilere de bağışıklık sistemi geni nakledilip, koruma sağlanması yapılıyor. Şu anda uzmanlar GDO’lu gıdalardan kaçın, organik ürünlere geçin diyerek sadece uyarıyor. Zaten bunla ilgili tıbbi araştırmalar bile yapılmaktan kaçınılıyor.
2. Alüminyum hidroksit
Zehirli bir madde olduğu için aşılardan çıkarılması beklenmektedir. Uzmanlar bu maddenin çocuk felcini ve alerjileri harekete geçirebileceğinden endişe etmektedir.
3. Timerosal
Timerosal, organik civalı bir tuzdur. Aşılarda koruyucu olarak kullanılmaktadır. Böcek ilacı olarak bilinen ve merkezi sinir sistemine etki edebilecek bir madde olduğu şüphesi vardır.
Timerosal, Aşılarda mikropların çoğalmasını engelleyen bir koruyucudur. Yüzde 50’sine yakın civa kullanılmaktadır. Vücut ile etkileşime geçtiğinde etilciva ve tiyosalisilata dönüşür. Mikropları aslında tahrip eden etilcivadır. Akut civa zehirlenmesi ölümcül iken, kronik civa zehirlenmesi otizm, konuşma bozukluğu, hiperaktivite, havale gibi bir çok çocuk hastalığına neden olur. Yağlar tarafından emilen civa bileşikleri, özellikle beyin ve sinir sistemi hücrelerinde birikir. Çünkü Beyin ve sinir sistemi hücrelerinin büyük bölümü yağlardan oluşur. Civa hücre zarı yapısındaki proteinlere bağlanarak, hücrenin işlevselliğini bozar ve hücrenin erken yaşlanmasına neden olur. Dr. Boyd Haley, hala bebek aşılarında Timerosal kullananların var olduğuna inanmanın güç olduğunu söylüyor.
Otizm hastalığı 3 yaşından önce ortaya çıkan ve ömür boyu süren bir beyinsel hastalıktır. Otizm 1943 yılına kadar neden olduğu sebepler açığa çıkmamıştır. 1931 yılında aşılarda kullanılmaya başlayan Timerosal ilk kullanım sonrasında, 11 çocukta otizm belirtileri kayda geçmiştir. 1940 sonrası tüm aşılarda olan bu madde, halen kullanılmaktadır.
Avusturya, Japonya, İngiltere, Finlandiya, Norveç ve İsveç’de Timerosal içerikli aşılar son 10 yıldır yasaklıdır. Bu karar Otizm vakalarında gerçekten de düşüş sağlamasına neden olmuştur.
7 Temmuz 1999 yılında Amerikan Pediatri kurumu ile ABD Halk Sağlığı Servisi (PHS) ortak toplantı yaparak Timerosalı aşılardan çıkartılmaya başlanmıştır. Üretilen aşılar ise başka ülkelere gönderilmiştir. Bu ülkelerden biri de Türkiye’dir. ABD’de 2006 yılından sonra Otizm’de gerileme başlamıştır. Aynı yıllarda ise Türkiye’de Otizm artmaya başlamıştır. Fakat bunla ilgili araştırma ülkemizde yapılmamıştır.
Böyle olmasına rağmen Grip ve Hepatit B aşılarının çoğunda hala Timerosal içermekte, bu aşılar Hamile ve yeni doğan bebeklere, 6 ay ve 5 yaş arası çocuklara da zorunlu yapılmaktadır.
Grip aşıları ülkemizde ciddi oranlarda artış göstermiş ve içeriğinde Timerosal maddesinin vereceği beyin hasarı halen anlaşılamamaktadır.
4. Polisorbent
Deşifre edilemeyen bir maddedir.
Yardım kuruluşlarının ülkemize gönderdiği ücretsiz aşılara dikkat
Rekombine edilmiş yani genetik mühendislerinin modifiye ettiği aşılar, bazı yardımsever kuruluşlar tarafından ülkemize yeni nesil aşılar kisvesi altında, test amaçlı gönderilmektedir. Bu aşılar hakkında ciddi araştırmalar yapılmadan, zorunlu olarak çocuklarımız denek olarak kullanılmaktadır.
Ülkemize gelen aşıları kontrol edebilecek seviyede, gelişmiş donanım ve laboratuarlar olmadığını çok iyi bilmekteyiz.
Bazı aşılarda koruyucu olarak timerosal+alüminyum hidroksit, bazılarında ise timerosal+formeldehit kullanılır. Bu üçlü maddelerin hepsi böcek ilaçlarıdır. Yerleştiği organa göre dalak, karaciğer, böbrek, beyin dokularında büyüme ve olgunlaşmadan sorumlu timus bezinde hasar yapar.
Böbreklere yerleştiğinde böbreklerin gelişimini engeller sonrasında böbrek yetmezliği, pankreasa yerleştiğinde Tip 1 diyabet, beyine yerleştiğinde devamlı ağlama, sürekli çılgınlık ve etrafında dönme, otizm gibi sorunlara neden olur.
Bu aşıların hepsinde prospektüslerine bakıldığında, yan etkiler bölümünde detaylı olarak anlatılmaktadır. Üreticiler sorumluluğu, aşı yaptıran kişinin üstüne böylece atmaktadır.
Hastalanan çocukların saç örnekleri tahlilinde, bazılarının beyinlerinde ki tehlike sınırının altındaki dozdan 125 ile 150 kat timerosal olduğu tespit edilmiştir.
Yeni Zelenda’da aşı takvimine Hepatit-B aşısı eklendikten sonra yıllar sonra Tip 1 diyabetin yüzde 60 oranında arttığını biliyor musunuz?
Bu aşılarla programlanabilir çocuklar mı yapılacak?
Dünya son zamanlarda yeni tip çocuklar üzerine konuşmaya başladı. Bu çocuklar 2 grup olarak ayrılmış, biri İndigo çocuklar diğeri kristal çocuklardır. Bu çocukları birbirinden ayıran ise DNA zincirlerindeki yapısal farklılıklardır. Bu çocukların özellikleri ise çok etkileyici. Dilerseniz bir kaçından bahsedelim.
- Kimse onlara söz geçiremez, istedikleri herşeyi yaptırırlar.
- İndigo çocuk suçluluk, kristal çocuk korku bilmez. Her ikisi de utanma duygusu yoktur.
- Yetişkinlerin kullanmadığı bilgisayarları, 3 -4 yaşında kullanabilirler.
- İnternet üzerinden ağ kurar, sosyal medya hesabı vardır.
Amaç farklı bir generasyon yetiştirmektir. Son 14 yıldır bu çocukların DNA’ları kristal yada indigo olarak neredeyse yüzde 90’ı bilim adamlarınca böyle olduğu söylenmektedir. Amaç yeni bir dünya ve tek nesil bir tip birey yetiştirmek. Böylece yeni nesillere daha kolay ulaşılabilecek, yönetilebilirliği rahat olacak. Birileri bu işe yıllardan beri yatırım yapmakta. Belki geniş açıdan bakıldığında bu izlenimlerde ne kadar haklı olabileceği görülebilir.
Aşıların zararları hakkında Canan Karatay’da uyarmıştı. Özellikle grip aşılarının uzun vadede zarar verdiğini söylüyordu.
15 yada 20 sene sonra biyoteknoloji ile insanların devletler tarafından değil, şirketler üzerinden yönetileceği söyleniyor. Bu yazınızda sanki bu düşüncenin doğru olabileceğini gösterir gibi.