Açlık grevi nedir? Ölüm orucu nedir? Açlık grevlerinde ölüm nasıl olur?
15 Temmuz 2016 Darbe girişimi sonrası, AKP hükümetinin OHAL kapsamı altında çıkarılan KHK ile işten atılması sonucu onbinlerce kişi mesleğinden atılmıştı. Atılan 2 kişi, Akademisyen Nuriye Gülmen ve ilkokul öğretmeni Semih Özakça’nın haksız buldukları bu karara karşı, işimizi geri istiyoruz eylemi kapsamında başlattıkları açlık grevi yada ölüm orucu bir çok kişi tarafından ne anlama gelindiği bilinmemekte. Biz yazımızda toplumu bilinçlendirmek adına, bu eylemin nasıl yapıldığını? Açlık grevi nedir? Ölüm orucu nedir? Açlık grevi ile ölüm orucu arasındaki fark nedir? Açlık grevlerinde ölüm nasıl olur? Açlık grevinde insan vücudunda neler olur? Türkiye’de Açlık grevinden ölen insanların kimlerdir? Sorularını cevaplamaya çalışacağız.
Açlık grevi nedir? Ölüm orucu nedir? Açlık grevlerinde ölüm nasıl olur?
Açlık Grevi Nedir?
1991 yılında Malta Bildirgisini yayınlayan Dünya Tabipleri Birliği Açlık Grevi, aklı başında olan, kendi iradesiyle başlayıp, belirli bir zaman için yiyecek ve/veya sıvı almayı istemeyen kişinin eylemi” olarak tanımlanmıştır.
İnsan Hakları Derneği (İHD) açlık grevinin temel amacının ise ölüm olmadığını fakat ölümle sonuçlanabileceğini söylüyor. Aslında
Açlık grevi sırasında eylem yapan kişi, günlük belli miktarlarda su, tuz ve şeker alımına devam ediyor. Fakat sonuçta ölüm riski de var.
Dünya Sağlık Örgütü, Açlık grevinin 5 haftasını çok iyi bir şekilde açıkladı. İlk haftada açlık ve yorgunluk hissi oluşuyor. Mide krampı olabiliyor. İkinci ve üçüncü haftada, baş dönmesiyle birlikte gelen kuvvetsizlik hissi artıyor. Dik durmak zorlaşıyor. Açlık ve susuzluk hisleri kayboluyor. Sürekli üşüme hissi geliyor. Üçüncü ve dördüncü haftada, yukarıdaki semptomlar daha da kötüleşiyor. Düşünsel faaliyetler yavaşlıyor. Beşinci haftada hafıza problemleri, çevreyi algılayamama ve uykusuzluk meydana gelebiliyor. Felçle sonuçlanabilecek istem dışı hareketler olabiliyor. Kalıcı görme ve işitme kaybına yol açabilecek duyularda zayıflama mümkün. Kanama görülebiliyor.
Açlık Grevinde ölümler oldu mu? Evet maalesef oldu. Yazımızda 1996 ölüm orucunda 12 kişi öldü. ilk ölüm ise 60. günde oldu. Olayın en yakın tanıklarından biri ise Mehmet Gürel. Oda açlık grevine katılmış ve birçok kişi içinden kurtulan bir kaç kişiden biri.
Mehmet Gürel hayatının 17 senesini aralıklarla hapishanede geçirmiş. 1995’in Temmuz ayında yasadışı örgüt üyesi olma suçlamasıyla tutuklanmış. 12,5 yıl ceza almış. 1986 yılında kurulan Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) içinde o günden bu yana faaliyet gösteren Gürel, bize açlık grevlerinin nasıl yaşandığı ile ilgili bilgi veren en canlı kaynak.
Ölüm orucu nedir?
Açlık grevi şiddet içermeyen, kişinin bir nevi politik protesto babında, yasanın değişmesi için yetkili makamlara karşı bir çeşit direniştir. Su, tuz ve şeker dışında herhangi bir madde tüketilmez. Açlık grevi eyleminden farklı olarak, ölüm orucu eyleminde hiçbir gıda alınmaz. Genellikle açlık grevi eylemiyle sonuç alınamadığında, daha etkili bir eylem biçimi olduğu düşünülen ölüm orucu eylemine geçilir. Açlık grevleri süreli veya süresiz şekilde olabilir.
1996 ölüm orucunda ilk ölüm 60. günde oldu
Mehmet Gürel, 1995 yılında Bayrampaşa Cezaevinde 50 yaşında iken Ölüm orucuna girmişti. Sebep ise ilk defa F tipi cezaevlerine geçiş olmasını engellemekti. F tipi Cezaevlerinde ya bir kişi yada birkaç kişi kalacak şekilde tasarlanmıştı. Tecride uygun yapılan bu cezaevlerinin olması istenmiyordu.
Mehmet Gürel, F tipinin işkenceden daha ağır olduğunu ve bu tecritin hem psikolojik hemde fiziksel olarak yıkımın çok kötü olacağını söylüyordu. Aynı zamanda ziyarete gelen ailelerin göz altına alındığını, doktorlarla görüşmelere cezaevinden birinin olmamasını istiyorlardı. Bu isteklerini yerine getirebilmeleri için 45 gün açlık grevi yaptıklarını, sonrasında ölüm orucu ile geri dönüşü olamayacak bir eyleme girmişlerdi.
Mehmet Gürel, 45 güne kadar çay, ıhlamur, şekerli su alımı yaptığını, 46.günden sonra sadece şekerli su alarak ölüm orucuna girdiğini söylüyor. 50. günden sonra ise artık şekerli suyu içemez hale geldiğini, sadece su bile içemediklerini, Hatta suyu damlalıklarla ağıza verildiğini ama onu bile yutamadıklarını görmüşlerdi. Aralarından çözüm olarak sudan buz yapıldı ve emerek su ihtiyacını gidermeye çalışmışlar.
Mehmet Gürel, cezaevi yönetiminin ölüm oruçlarına karışmadıklarını da ekliyor. 52. günde ise artık yürümekte zorlanıyorlardı. 60. günde ilk ölüm gerçekleşti. Ölen arkadaşının törenine ayakta bile katılamamıştı.
Fakat Mehmet Gürel kendisinin iyi beslendiği ve vücudunun direnci iyi olduğu için 60 günü geçmişti. Fakat 34. günde Açlık grevinde bilincini kaybeden, fakir aile çocuklarını da görmüş.
Arabulucu için ziyarete gelen Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Prof. Mehmet Bekaroğlu’nun ölüm oruçlarında mutlu sonu yaptıkları güne kadar 12 kişi ölmüştü. Hatta en son kişi arabulucuların geldiği gün, ayakta öldüğünü üzülerek hatırlıyor.
69. günde ölüm orucu bitmişti. Fakat nereden bilebilirdi B1 vitamini de alması gerektiklerini. Ölüm orucunda hayatta kalanlardan biri olan Mehmet Gürel, B1 eksiliğinden dolayı Wernicke-Korsakoff hastalığı yani Türkçede organik akıl hastalığı olmuştu. Çapa Tıp Fakültesine kaldırıldı ve tedavi edildi. Fakat doktorlar beyin hücrelerinin öldüğünü, bir daha yenilenemeyeceğini, fakat geri kalanlarla hayatını devam ettirebileceklerini söyledi. Çok ağır beyin hasarı almıştı. Yönleri yapamadığını ama kötü durumda da olmadığı için şükür ediyor.
Ardından hükümlülüğü devam eden Mehmet Gürel, Wernicke-Korsakoff hastalığı nedeni ile doktor raporu ile cezaevinde kalamayacağı söyleniyor ve zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in affı ile serbest kalıyor.
Arabulucu Mehmet Bekaroğlu “Ne Anlatayım Ben Sana” (2006) Kitabında yaşanan dramı anlatıyor!
Refah Partisi eski Milletvekili, şimdilerde CHP milletvekili olan Psikiyatrist Profesör Mehmet Bekaroğlu, cezaevlerinde arabulucu olanlardan biri.
Tarih 19 Aralık 2000’da Türkiye’nin unutamayacağı cezaevi operasyonu “Hayata Dönüş Operasyonu” öncesi ölüm oruçlarını yapan kişilerle devlet arasında mekik dokuyan arabulucu Mehmet Bekaroğlu 67 cezaevinde 682 eylemciden bahsediyor. Türkiye geneli cezaevleri ve dışarıda yapılan ölüm oruçlarında ise toplamda 122 kişi hayatını kaybetmişti.
Mehmet Bekaroğlu konuyla ilgili Twitter’dan sesisini duyurmaya çalışanlardan biri. Müslümanlara seslenirken gelen retweetler ise daha vahim vericiydi. O eylemcilerden ölenlerin ne de olsa Müslüman tabutu olmayacağı için Bekaroğlu’na kızanlar bile var. Çünkü bu ölüm orucunu tutanlar PKK ile görülüyordu.
Ortada buna karşı gelecek herhangi birinin olmadığını söyleyen Bekaroğlu 2012 yılında verdiği bu röportaja bakarsak, şimdide bir şey değişmiş görülmüyor. Bu gibi durumlarda kutuplaşmanın daha da artacağını söyleyen Bekaroğlu, ta o yıllardan Kürt Halkından kopuştan bahsediyordu. Evet artık tamamen kopulmuştu. En son Çözüm süreci ve bu sürecin yanlış aşamaları, ilerleme stratejisi, artık bir daha birleşememenin noktasını koymuştu.
İlk Açlık Grevini yapan Nazım Hikmet Ran!
Türkiye’de Açlık Grevini ilk defa Nazım Hikmet ile duydu. 29 Mart 1938’de askerlerin üstlerine isyana sebep olmasını tetiklediği için, toplamda 35 yıl ağır hapis cezası almıştı. Sonradan 28 yıl 4 aya indirildi ve çeşitli cezaevlerinde 12 yıl kaldı. Dilekçe yazdı beni bırakın diye ama TBMM isteği geri çevirdi. BM’ye bağlı çalışan Uluslararası Hukukçular Derneği’de hükümet yetkililerine bırakma taleplerini yeniledi. Fakat gene reddedildi. Bursa Cezaevi’nde iken 8 Nisan 1950’de Nazım Hikmet, açlık grevine başladı. Nazım Hikmet’in Avukatı yaptığı çeşitli görüşmeler sonrasında 10 Nisan 1950’deAçlık Grevini sonlandırdı. Fakat sonuç gelmeyince 2 Mayıs 1950’de tekrar açlık grevine başlamıştı.
20 mayıs 1996 yılında cezaevleri ve koşullarının tecrite dönüşmesi nedeniyle ölüm orucuna başlayan siyasi tutsaklardan 12 kişi hayatını kaybetti.
19 Aralık 2000 tarihinde de Hayata Dönüş Operasyonuyla Türkiye geneli cezaevleri ve dışarıda yapılan ölüm oruçlarında ise toplamda 122 kişi hayatını kaybetti.
Yıl 2017 ve Akademisyen Nuriye Gülmen ve ilkokul öğretmeni Semih Özakça adında 2 kişi 16 Haziran 2017 itibari ile Açlık Grevlerini 100 günü tamamladı.
Açlık Grevi nasıl ölümle sonuçlanır? 60 güne kadar neler olur?
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) konuyla ilgili bir raporunda “Her tür açlık grevinin sağlık ile ilgili kısa ve uzun vadede geriye dönüşü olan ya da olmayan sorunlara yol açacağını biliyoruz” deniliyor.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör, “bazal metobolizma” denen, günlük yaşam için gerekli nerji miktarının “günde 1-1,5 litre su, 4 çorba kaşığı şeker, 2 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karbonat ve 100-500 miligram arası B1 vitamini” olduğunu söylüyor.
Açlık aslında başlı başına büyük bir yıkım olduğundan geri dönüşümü çok problemli bir süreç. Çünkü her gün bir doku kayboluyor ve bunların yerine yenisi yapılıyor. Besin Gruplarından düzenli alımlar ile yenisi olması sağlanabiliyor.
Ama Açlık grevi yapıldığında doku yapımında kullanılacak proteinleri, mineralleri, vitaminleri, yağları ve enerji maddelerini reddediyorlar. Vücut kendini yenileyemediği için herhangi bir enerji harcanmasında, çok hızlı doku kaybı gerçekleşir. Açlık grevinin ilk ayında yüzde 10’lara yakın kilo verilir. Bu kilo kaybı sadece yağlardan değil kas kütlelerinden de gidiyor. Açlık grevinin özellikle ikinci ayına girdiğinde hızlı kilo kaybı yaşanmıyor ama yavaş yavaş gene devam ediyor. Daha sonra bu kilo kaybı bu kadar hızlı olmasa da, çünkü hareketleri de azalıyor.
Fakat 40 gün geçtikten sonra, artık doku kaybı artmaya başlıyor. Doku kaybı demek Organ kaybı ile aynı anlama geleceği ve hayatın sonlanmasına giden bir süreci tetiklediğini söyleyen Selma Güngör, Dokuların erimesine bağlı olarak zayıf görünümün yanı sıra daha çok duyu organlarında başlayan bozulmalar da baş gösterdiğini ekliyor.
Artık koku alma hassasiyeti artar, kulakta çınlamalar başlar, yenilecek hiç bir şeyden tat alınamaz. Herhangi bir ışık kaynağı altında ne durabilir ne de bakabilir.
Açlık grevinde kritik evreye aslında 45’inci gün itibarıyla giriliyor, 60’ıncı günden sonra ise ölümler görülebiliyor.
Açlık Grevi 90 günden sonra Vücudu nasıl etkiler?
Ankara Tabip Odası (ATO) geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamada, açlık grevinin 90’ıncı gününde ortaya çıkabilecek durumları şöyle özetlemişti:
- Şiddetli karın ağrısı,
- Yüksek riskli ve ilerleyici kilo kaybı,
- Kas doku yıkımı,
- Böbrek fonksiyonlarında belirgin bozulma ve buna bağlı kan elektrolit değerlerinde dengesizlik,
- Kan elektrolit değerlerindeki bozulmaya bağlı kas kontrolünün ortadan kalkması,
- Kalp ritminde düzensizlik, kalp kası yıkımı,
- Kas ve kemik ağrıları,
- Vücut ısı kontrolünün bozulmasına bağlı hipotermi,
- Kan hücre sayısında belirgin düşme,
- Bağışıklık sisteminde ciddi zayıflama,
- Ölümcül enfeksiyonlara karşı düşkün hale gelme,
- Çoklu organ yetmezliği ve geri dönüşümü mümkün olmayan sekeller.
16 Haziran 2017 itibari ile ATO’nun halen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı bizzat muayene etmelerine Adalet Bakanlığı tarafından izin verilmiyor.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, 675 ve 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile işlerinden ihraç edilmiş ve işlerine iade talebiyle önce 120 gün boyunca Yüksel Caddesi’nde protesto yapmış, ardından da açlık grevine başlamışlardı. İki eğitimci 23 Mayıs 2017’de ise gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı.
Ancak ATO Başkanı Dr. Vedat Bulut, edindikleri bilgiler ışığında, açlık grevinde 100’üncü gün itibarıyla durumun hayli kritik olduğunu söylüyor.