Geleceğin çocuklarını yetiştirmek için 9 bilimsel yöntem
Gelecek planları yapılabilmesi için kesinlikle çocukların eğitimi önemlidir. Her ülke bu konuda çok dikkatli olması gerekirken, bilim insanları bunu maddeler halinde bilinçli olarak yapılmasından yana. Bu yazımızda Geleceğin çocuklarını yetiştirmek için 9 bilimsel yöntem nedir? Çocuklar hangi eğitim modelini uygulamalı? Bilinçli nesil yetiştirmek için neler yapmalı? Çocukların belası ekran bağımlılığı ne zararlar verir? soruların yanıtlarını tek tek ele alacağız.
Geleceğin çocuklarını yetiştirmek için 9 bilimsel yöntem
2017 yılında Dünya Ekonomik Forumu’nun “Dördüncü Endüstri Devrimi’nde İnsanın Potansiyelini Fark Etmek” isimli son raporu eğitim sisteminin açıkça iflas ettiğini gözler önüne seriyor. Birçok farklı ölçütle çocuklarımızın gelecekteki meslekler için kaliteli biçimde yetiştirilmediğine vurgu yapan rapor, bu sorunu çözmemiz için birkaç öneride de bulunuyor.
Teknoloji ve küreselleşme tüm dünyada iş dünyasını yeniden şekillendirirken eski mesleklerin yerine yenilerini yerleştirmekten de çekinmiyor.
Ancak tekdüze, pratikten yoksun eğitim sistemlerinin çocukları geleceğin mesleklerine hazırlamadığı da ortada olan bir gerçek. Öyle ki ilköğretime başlayan her 3 çocuktan 2’si, eğitimlerini bitirdiklerinde yeterli mesleki beceriye sahip olamayacaklar ve maalesef erkeklerin sahip olduğu iş olanaklarının 2/3’üne sahip olan kadınlarda durum daha da kötü görünüyor.
Bu yüzden raporda yönetimlerin ve iş dünyasının yarınımız olan çocukları yetiştirmek için ellerini taşın altına koymaları gerektiği ve bunu nasıl yapacakları da anlatılıyor.
Yeni nesillerin eğitimi ve geleceğin çocuklarını yetiştirmek için 8 bilimsel yöntemi ana başlıklar altında tek tek inceleyelim. Çocuk eğitimi ve geleceğin çocukları nasıl yetiştirilir inceleyelim.
1. Ağaç yaşken eğilir
Eğitimde yenilik öncelikle çocuklukta başlamalı.
Özellikle edebiyat ve okuma üzerine erken yaşlarda verilecek eğitim ekonomik gelişme üzerinde etkili olacaktır.
Çalışan ebeveynler için çocuk bakımı herkes için önemli hale gelmelidir.
2. Dinamik olmalı
İş dünyasının ihtiyaçlarına göre şekillenen dinamik bir eğitim modeli gelecek için çok şey vaat edecektir.
Müfredat, problem çözme becerisi ve proje geliştirme üzerine yoğunlaşmalı.
Eğitimde zirveyi temsil eden Finlandiya eğitim sistemi gibi, okullar genel bir çatı üzerinden sistemin ihtiyaçlarına göre devamlı olarak kendilerini günceller.
3. Açık erişimli eğitim
Eğitimdeki yeniliklere daha kolay uyum sağlayabilmek adına alternatif öğrenme yöntemleri özendirilmeli.
Örneğin bilgisayar programcılarına hitap eden “Hackathon” (hack işlemi ve maraton kelimeleri birleştirilmiş) ve New York eğitim biriminin oluşturduğu laboratuvarlarda, kısa süreli kurslarda akran eğitimi ve oyun oynama gibi yöntemlerle bireysel beceriler geliştiriliyor.
4. Öğretmenlerin dışarıda staj yapması
Eğitim ve iş dünyasını yakınlaştırmak için atılacak en önemli adımlardan birisi de öğretmenlerin zaman zaman sektörde yer bulmaları ve kısa süreli çalışmalarla sektör hakkında fikir sahibi olmalarından geçiyor.
5. Öğrencilerin staj yapması
Önceki madde öğrencileri sevindirmiş olsa da üzücü bir haberimiz var. Öğretmenleri dışarıya staja gittiği zaman öğrenciler de sınıfta vakitlerini boş geçirmeyecek elbette. Gerçek dünya algısı için kısa süreli stajlarla becerilerine göre kariyer gelişimlerine katkıda bulunacaklar.
6. Teknik işlere gereken önemi verme
Mesleki ve teknik eğitimler dünya çapında ikinci bir plan olarak görülmekte. Dünya Ekonomik Forumu mesleki becerileri geliştirmek adına teknik eğitime özen gösterilmesi gerektiğini düşünüyor.
Örneğin Almanya’nın mesleki eğitim okullarında çıraklar okul derslerinin yanı sıra gönderildikleri şirketteki “iş başı eğitimlerine” göre de değerlendirilir.
Çıraklar 2-3 yıl süren eğitimleri boyunca maaş alırlar. Bu yöntem sadece mesleki becerileri geliştirmekle kalmaz, mesleğe geçişteki ani süreci de yumuşatarak uyumu artırır.
7. Teknolojik etki
Teknolojiyi kullanabilme becerisi artık iş bulmak için zorunluluk haline gelse de teknolojinin etkileri ve teknolojiyi etkin kullanma dersleri çoğu okulda verilmiyor. Bu konuda ülke çapında birçok “Dijital Okur Yazarlık Okulu” açan Hindistan güzel bir örnek sayılabilir.
8. Eğitim, eğitim, eğitim
Eğitimi her ne kadar yenilesek de önemli olan süreklilik arz etmesidir. Yani tüm basamakları uygulayıp okulundan ve yeni eğitim sistemimizden başarıyla mezun olmuş bir kişi kendini yenileyemez ise maalesef geri kalacaktır. Singapur’da vatandaşlara “yıllık eğitim ödeneği” adı altında kendilerini geliştirmeleri için bir miktar para verilir.
Böylece insanların farklı alanlarda fikir ve tecrübe sahibi olmaları ve iş verimliliğinin artması beklenir. Endüstri 4.0,
tüm dünyaya büyük yenilikler getirdiği gibi insanlıktan kendisine uyum sağlayabilmesi için baş döndürücü bir hızda ilerleme de bekliyor ve kendisi kadar hızlı gelişemeyen toplumları pek seveceğe benzemiyor.
Eğitim reformu gerçekleştirilmelidir, aksi taktirde günümüz eğitim sistemi çocuklarımızı kapkaranlık bir mağaranın içinde bırakabilir. Onların eline meşaleyi vermek ise bize düşüyor.
9. Çocukların ekranlardan uzaklaşmasını sağlayın | Çocukların belası: ekran bağımlılığı
Yıllar önce bir çocuğun kendisini bir çizgi film karakteri olarak hayal edip pencereden aşağı atladığını ve ardından tüm Türkiye çapında o çizgi filmin yasaklandığını hepiniz hatırlarsınız.
Konu hakkında birçok uzman yazıp çizmiş, TV’nin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsetmiş ve ekranlar, milyonlarca anne babanın kabusu haline gelmişti.
Teknoloji değişip hayatımıza bilgisayarlar, tabletler girse bile ebeveynlerin kaygıları değişmedi. Hep bir ağızdan uzmanlara “çocuğum kaç saat ekran başında dursun?” sorusunu yönelttiler.
Amerikan Pediatri Akademisi (AAP, American Academy of Pediatrics) eskiden beri bu sürenin çocuğun egzersiz ve uyku sürelerine etki etmeyecek biçimde en fazla 2 saat olması gerektiğini savunuyordu.
Ancak pek de gerçekleştirilemeyen bu süreyi, tabii ki ebeveynlerin çocuklarına söz geçirememesi nedeniyle güncellemek istemiş olacaklar ki 2013 yılında ortalama yaşları 16 olan 6000 genç üzerinde bir araştırma yaptılar. Sonuçlar şaşırtıcıydı, çünkü 6 saate kadar ekran izlemenin önemli bir yan etkisi gözlenmemişti!
Araştırmada ABD’de her yıl yapılan “Genç Nüfus Riskli Davranış Araştırması”nın verileri kullanıldı ve ekran izleme süresi ile (ekran izleme televizyon, bilgisayar, tablet ve telefon dahil tüm ekranları kapsamakta) kötü okul notları ve ufak suçlara karışma gibi davranış sorunlarının ilişkisi incelendi.
Araştırmacılar değerlendirmeyi yaparken fiziksel aktivite, uyku ve aile hayatı gibi olumlu etkenleri de göz önüne aldılar.
Çocukları 3 gruba ayırdılar: 2 saatten az ekran izleyenler “düşük”, 2-6 saat arası “orta” ve 6 saatten fazla olanlar “yüksek” olmak üzere gruplandırıldılar.
Sonuç olarak depresyona eğilim ve kötü okul notları ekran maruziyeti arttıkça artıyordu.
Ancak kırılma noktası 6 saatten sonrasında yaşanıyordu. Yani 6 saate kadar idare edilebilir düzeyde olan sorunlar, sonrasında kendini hissettiriyordu. Yüksek ekran maruziyeti olan çocuklar daha düşük okul notlarıyla, ufak suçlarla ve depresyonla uğraşıyorlardı.
Araştırmacılar çalışma sonuçlarının toplum tarafından kabul edilip edilmeyeceği konusunda kaygılılar. Ancak şunu da belirtmekte fayda var, artık iş hayatından özel hayata kadar binlerce kullanım alanı olan ekranlardan uzak kalmak mümkün olmadığına göre sınırlarımızı iyi çizmeli ve en faydalı düzeyde teknolojiden yararlanmalıyız.