İşitme kaybı nasıl olur? Gizli işitme kaybı nedir?
Duymak ama aslında duymamak. Aslında duyduğunuzu zannedip, bazı sesleri kaçırmak da denebilir. Yazımızda Kulak ile ilgili bilimsel çalışmalar ve İşitme nasıl olur? Kulaktaki ses reseptörleri nasıl bozuluyor? İşitme kaybı nasıl olur? Gizli işitme kaybı nedir? İşitme nasıl olur? Beyne giden ses hatları nedir? Gürültülü yerler işitme kaybına neden olur mu? sorularının cevaplarını bulabileceksiniz.
İşitme kaybı nasıl olur? Gizli işitme kaybı nedir?
Samantha Bassett, Portland, Maine’deki hava trafik kontrol kulesinin içinde, uçakların birbirine çarpmamasını sağlamakla uğraşıyordu. Mayıs 2014’te tüm sistemler normal görünüyordu. Kulaklığından sürekli kaotik bir güncelleme ve talep sesleri akarken, bir taraftan da uçakların radarda gösterdikleri konumlan izliyordu.
Sonra, birdenbire, Bassett’in sağ kulağına bir parazit patlaması geldi. Yıldırım çarpması, ekipman anzası veya radyo sinyalleri nedeniyle ortaya çıkabilen bu ses, yüksek volümlü bir rock konserinde duyabileceğiniz “feedback” çınlamasına benziyordu. Bassett sadece kulaklığını çıkardı, sesleri hoparlöre aldı ve çalışmaya devam etti. Sonuçta uçak trafiği devam etmeliydi. Ancak bir saat içinde Bassett’in başı ağrımaya ve midesi bulanmaya başladı. Doktora gitmek zorunda kaldı.
Bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordu, ancak odyogram testi (kulağın farklı frekanslardaki sesleri ne kadar iyi aldığını ölçen bir test) sonuçlan normal görünüyordu. Yüksek ya da alçak tonları ve aradakileri algılayabiliyordu. Doktoruna ” hiç işitme kaybınız yok” dedi. “İyi görünüyorsun.” Ama Bassett aslında iyi değildi. Mide bulantısı hızla geçti, ancak gürültülü ortamlar baş ağrısına neden olmaya devam etti. Etkileşimleri değişmeye başladı. Barlarda ve restoranlarda, sohbeti izleyemiyordu.
“İnsanların konuştuğunu, dudaklannın hareket ettiğini görüyordum ve ses çıkardıklarını biliyordum” diyor. Ama bu seslerin ne anlama geldiğini çözemiyordu. Gülümsemeye ve sık sık başını sallamaya başladı. İş yerinde, uçak trafiği yoğunlaştığında, duyduklarını yorumlamak için konsantre olması gerekiyordu. “Bu gerçekleşmeden önce, aynı anda üç ila dört konuşmayı takip edebiliyordum, zaten hava trafik kontrolörleri bunu yapabilecek şekilde eğitiliyor” diyor. Şimdi, bunları yaparken çok zorlanmaya başlamıştı.
Önümüzdeki birkaç yıl boyunca, Bassett yakın zamanda keşfedilen gizli işitme kaybı adlı bir fenomenden haberdar olana kadar doktorlara gitmeye ve cevaplar aramaya devam etti. Genellikle, ilerleyen yaşla beraber insanlann ses algısının azalması beklenir, çünkü sesi algılayan reseptörler zamanla hasar görür ve sinyalleri beyne iletmemeye başlar.
Harvard işitsel sinirbilimcileri Charles Liberman ve Sharon Kujawa, 2009’da çığır açan bir fare çalışmasında, sorunun bazen kulağın başka bir bölümünde ortaya çıkabildiğini keşfettiler: Alıcılar iyi, ancak mesajları iletmesi gereken sinapslann bazdan aşınmış olabiliyor. Liberman bunu, “Mikrofon sağlam, ancak kablo zarar görmüş” diyerek açıklıyor.
Bu tür bir hasara sahip bir kişi, dingin bir ortamda sesleri gayet iyi algılayabilir, bu nedenle odyogramlar herhangi bir anormallik kaydetmez. Ancak ortam gürültülü olduğunda (duvarlardan yansıyan insan sesleri, makine sesleri, veya hoparlörlerden gelen müzik sesleri söz konusu olduğunda) odaklandıktan sesleri seçemezler. Bu semptomlan olan bazı kişiler, Bassett’in başına gelen durumda olduğu gibi, tek bir patlama yaşadı.
Diğerleri, orkestra provaları, laboratııvarda uzun saatler boyu çalışmak ve hatta her Cumartesi çimleri biçmek gibi uzun süre boyunca daha düşük desibel seviyelerine manız kaldılar. Bazıları kulaklarına zarar veren reçeteli ilaçlar kullanmışlardı. Bazılarında ise otoimmün bozukluklar vardı. Yaş yelpazesi 20 ila 80 arasında değişiyordu. Tetikleyiciler değişiyor, ancak sonuçlar aynı görünüyor: Duyabiliyorlar, ancak gürültülü bir ortamda duyduklarını anlayamıyorlardı.
Duyabiliyorlar, ancak gürültülü bir ortamda duyduklarını anlayamıyorlar
Kaçının yukarıda saydığımız şartlardan etkilenebileceğine veya tam olarak ne kadar maruz kalındığında kulağın bu fenomene duyarlı hale geldiğine dair hiçbir istatistik bulunmuyor. Doktorlar bir vakaya bakıp yüzde yüz gizli işitme kaybı olduğunu söyleyemiyor. Bunun nedeni, hastanın başını kesip iç kulağına bakarak sinapslann bozulduğunu görmelerinin mümkün olmaması. Yüzde yüz tanı koymak için gerekli olan tek biyolojik test şu anda bu. Bu yüzden bu işitsel anomalinin Bassett gibi kurbanlanna defalarca herhangi bir hastalığı olmadığı söylendi.
Bu yüzden Kujawa, Liberman ve uluslararası gruplar, bu fenomeni tam olarak anlamak için yanşıyor. Araştırmaları, biyoteknoloji endüstrisini; sinapslan yeniden büyümeye ve insanlara normal, gürültülü ama karşılıklı anlaşmanın mümkün olduğu ha-yatlannı geri verecek, haşan tersine çevirebilecek tedavilere yönlendiriyor.
Gürültü kirliliğinden dolayı ortaya çıkabilecek bir hasar; doğada, çok sessiz bir ortamda ya da bir mağarada yaşamadıktan sürece modem dünyadaki herkes için bir şekilde tehdit oluşturuyor. Günümüzde artık her zamankinden daha fazla gürültüye maruz kalıyoruz. Ve bu gürültü bize sandığımızdan daha fâzla zarar veriyor olabilir.
Temmuz ayının çok steak bir yaz gününde Kujawa, Harvard’daki bir eğitim hastanesi olan Massachusetts Göz ve Kulak’taki ofisinde oturuyor. Burası kendi deyimi ile birbirine yapıştırılmış bir bina” ve bulunduğu üçüncü kat, diğer binaları belli noktalardan birbirine bağlıyor. Kitaplığının rafındaki 2017’de kazandığı Callicr İletişim Bozukluktarı Ödülü, bir cam silindir içinde sergileniyor.
Pencereden baktığımızda, Charles Nehri’nin sessizce aktığını görüyoruz. Kujawa,” Hastalar bize geldiklerinde eskisi kadar iyi işitmediklerini söylüyor,” diyor. “Sonra kliniğe gidiyorlar ve odyologlar her zamanki testleri yapıp onlara kulaklarında bir problem olmadığını söylüyor. Oysa, hastalar iyi olmadık-lannı biliyor.”
Kujawa ve Liberman gizli işitme kaybı keşfetmesi ve alandaki birçok kişinin paradigma kayması olarak adlandırdığı şeye neden olması, araştırmacıların kulağın iç işleyişi ve işitme kaybının tanımı hakkındaki düşünme şeklini değiştirdi. Geleneksel görüşe göre, kulaklarımız zamanla sesi algılamada daha az becerikli hale geliyor.
Herhangi bir ses, kulak yolunda girdiğinde kulak zanna çarpıyor ve kulaktaki küçük kemikleri titreştiriyor. Bu hareket, iç kulaktaki kokleadaki sıvı boyunca basınç dalgaları gönderiyor. Burada bulunan tüyler bu harekete yanıt vererek bükülüyor, elektrik üretiyor ve diğer uçlarında yer alan nörotransmiterieri uyarıyor. Bunlar sinapslar boyunca sinir liflerine doğru sürüklenerek daha fazla akım meydana getiriyor.
Beyin bu elektriksel dili ayrıştırıyor ve konuşma, guguk kuşunun sesi veya araba komasına dönüştürüyor. Kulaklardaki kıl hücrelerinin azalması, ciddi işitme kaybı neden olabiliyor. Bu nedenle, bu tür sorunları tedavi eden uzmanlar olan odyologlar, işitsel sorunları teşlıis etmek için geleneksel olarak odyogramı kullanıyor. Bu cihaz, çeşitli frekanslarda ve yükseklikte bir dizi ses çalıyor. Ses seviyesi düşük olduğunda bile sesleri duyabiliyorsanız, doktorlar size duyuşunuzun normal olduğunu söylüyor.
İşitme kaybı için uzman görüşü
Liberman, bu testin nüanstı olmadığını söylüyor. Şöyle bir benzetme yapıyor: ” Bu, bir göz doktoruna gittiğinizde doktorun size ‘tablodaki en alt satın okuyabiliyor musun?’ demesi yerine ‘tablo duvarda mı?’ diye sormasına benziyor.” Evet dediğinizde muayene eden kişi gözlerinizin ışığı algılayabildiğim anlıyor, ancak sadece bu bilgi, ona beyninizin bu fotonla» harflere çevirip anlayabildiğini söyleyemez.
Liberman uzun zamandır Kujawa ile beraber çalışıyor. Çalıştığı ofis, Kujaıva’nın ofisinin birkaç oda yanında. Kujawa, 90’ların sonlarında Washington Üniversitesindeki bir fakülte işi için doktora sonrası görevinden ayrıldıktan sonra gizli işitme kaybı ipuçlarını ilk olarak tespit etti. Orada, 1948’de başlatılan ve hala devam eden “Framingham Kalp Çalışması” adlı bir araştırma projesinden gelen verileri inceliyordu.
Adından da anlaşılacağı gibi, öncelikle kardiyovasküler verilerle ilgileniyordu; ancak araştırma kapsamında doktorların 5.000’den fazla kişiye işitme testi uygulamış olduğunu gördü. Bu testleri yıllar boyunca uygulamaya da devam etmişlerdi. Kujawa burada şaşırtıcı bir şey buldu: Gürültüye maruz kalan insanların kulakları, zaman ilerledikçe gürültü hasarı olmayanlara göre daha hızlı bir şekilde kötüleşmeye başlıyordu.
Bilim insanları şimdiye kadar yakınınızda bir egzoz patlaması olduktan sonra ya kulağınızın zarar göreceğini ya da çabucak iyileşeceğini düşünüyordu. Belki bir veya iki gün kulaklarımza pamuk tıkamış gibi hissedebilirsiniz, ancak sonra duyuşunuz normale geri döner. Veriler ise öyle demiyordu. Sorunlar daha sonra ortaya çıkabiliyor veya kalıcı oluyor gibi görünüyordu.
Kujawa bunun neden olduğunu bilmiyordu ama test edebileceğini düşündü. 2001 yılında Massachusetts Göz ve Kulak fakültesine katıldı ve Liberman ile iş birliğine devam etti. 2009 yılında, ikisi gizli işitme kaybını bir hastalık olarak belirleyen kesin bir çalışma yürüttü.
Deney temelde basitti: Farelere iki saat boyunca 100 desibellik bir gürültü (çim biçme makinesi kullanmakla yaklaşık aynı seviyede) dinlettiler. Birkaç gün veya hafta bekledikten sonra deneklere otopsi yaptılar. Beklemedikleri bir şey görüldü. Kemiıgenle-rin tüy hücreleri sağlamdı, ancak sinapsların yüzde 50’si yok olmuştu.
Liberman, “Bağlantıların tam anlamıyla yansının yok olduğunu gördük… Korkunç bir durumdu” diyor. Deney sonuncunda çıkarım şuydu: Yüksek olmayan veya kulaktaki tüy hücrelerini bozacak kadar uzun süre devanı etmeyen bir ses, yine de beyne giden kabloları kcsebilme potansiyeline sahip. Sinirsel bağlantılar daha hassas ve tüy hücrelerinden daha erken ve daha kolay bozuluyor.
İki yıl sonra, diğer araştırmacılar, bu nörolojik fenomeni gizli işitme kaybı olarak adlandırdılar. “Gizli” deniyor, çünkü insanlarda bu sinapsların kopup kopmadığını görmenin basit bir yolu yok ve eksiklik kendisini herhangi bir standart klinik testte doğrudan ortaya çıkarmıyor. Bir doktor bir şeylerin ters gittiğini anlayamadan bu bağlantılarının yaklaşık yüzde 90’ını kaybedebilirsiniz.
Liberman, “Tüy hücreleri hala normal çalışıyorsa, odyogram tamamen normal sonuçlar gösteriyor olabilir” diyor. Kulak-beyin bağlantılarınızın bu kadar yüksek bir yüzdesini kaybettiyseniz, tüy hücrelerinin algıladığı tüm verileri deşif re etmek için yeterli işlem gücüne sahip değilsiniz demektir. Araştırmacılar şimdilik ölü farelerde, kobaylarda, sıçanlarda, çinçilyalarda ve bazı primat türlerinde gizli işitme kaybının kanıtlarını gördü. Ancak insan kulağı aynen bu hayvanlardaki gibi çalışsa da, üzerinde çalışmak daha zor, çünkü canlı bir kulağı parçalayıp incelemek mümkün değil.
Gizli işitme kaybı
Gizli işitme kaybı ne anlama geldiğini bilmeyen pek çok araştırmacı var: Bu ne kadar önemli bir sorun; ne sıklıkta oluyor; temelde yatan biyolojiyi otopsi yapmadan nasıl tanımlayacağız? Bu soruların yanıtları henüz bilinmiyor. Ancak Kujawa ve Liberman, hem hayvanlardan hem de insanlardan elde edilen sonuçlan birleştirmeyi amaçlayan araştırmalar üzerinde çalışıyor.
Kadavralardan ve canlı hayvanlardan anatomi ve fizyolojiyi çözecekler ve bunu Massachusetts Göz, ve Kulak projelerinden birine katılan Bassett gibi insanlardan gerçek hayatta elde edilen verilerle karşılaştıracaklar. Şu anda 40’lı yaşlarının başında olan Bassctt’in bu araştırmacıları bulması ve durumu öğrenmesi epey zaman aldı.
Yaralanmasından yaklaşık bir yıl sonra, kafası kanşan doktorlar onu Massachusetts Göz ve Kulak’a yönlendirdi. İlk başta oradaki doktoru bile (Kujawa ve Liberman’m grubunun dışındaydı) diğerleriyle hemfikirdi. Ama Bassett geri adım atmayınca, ona daha derin bir test uyguladılar. Bassctt’in kafasına elektrotlar takarak, uyurken dinletilen seslere karşılık gelen beyin aktivitesine baktılar.
Yapılan değerlendirmede, (işitsel beyin sapı yanıtı muayenesi olarak adlandırıldı) sesi gri maddeye ileten turn sinir liflerindeki yükselmeleri ve düşüşleri ölçtüler. Uzmanlar bu tür ölçümleri normal bir odyogram için gerekli becerileri olmayan bebekler veya küçük çocuklar için kullanıyorlardı. Doktorlar sonunda yanhş giden bir şeyler olduğunu tespit edebildi. Bassett’in yaralı kulağı elbette duyabiliyordu ama mesajı anlamlandıramıyordu.
Bilim insanlan hala bu sonucu canlı hastalarda bozulmuş sinapslann kanıtlarıyla eşlcştiremiyor, ancak doğru yönde ilerlediklerini düşünüyorlar. Bassett baştan beri aklını kaçırmadığını biliyordu, ancak yine de hastalığının ne olduğunu veya aynı dertten mustarip başkalarının da olduğunu bilmiyordu.
İşler ancak 2019’da, doktoru onu Kujawa ve Liberman’la çalışan odyolog Stephane Maisoria gönderdiğinde değişmeye başladı. Bassett, semptomlarını anlattığında Maison hemen yanıt verdi: “Evet. Evet. Evet.” Bu hastalığın bir adı vardı ve orta yaşlı ofis çalışanlarından çok sayıda konser deneyimi olan müzisyenlere kadar birçok başka insan da aynı şekilde dünyadan kopuk hissediyordu. Bassett, “Bana gerçekten bir problemim olduğunu söyleyen ilk kişi o oldu” diyor.
Bassctt’c uygulanan elektrot testi, gelecekteki teşhislere de potansiyel olarak katkıda bulunabilir. Ancak şu anda elde edilen ölçümler, hastalığın semptomları ile uygunluk gösteriyor ve diğer değişkenlerdeki gürültünün sonuçları etkileyebileceği düşünülüyor. İnsanlarda gizli işitme kaybının altında neyin yattığını kanıtlamak için, Liberman’m, “Doğruyu ancak ikiyle görebiliriz” dediği, kulak otopsisi gerekiyor.
Laboratuvarındaki bir tezgahın üzerinde duran bir klasörde, eski klinik hastalar ve diğer kişiler tarafından bağışlanan, kliniğin 2500 kulak arşivinin bir parçası olan mikroskop slaytlan duruyor. Bu örneklerin çoğuna bir de odyogram çıktısı eşlik ediyor, böylece bilim insanları denekler canlıyken ne tür işitsel gerilemelerin meydana geldiğini görebiliyor.
Odanın arka tarafındaki raflarda, içinde kokleanın yer aldığı temporal kemik örnekleri bulunduran, çılgın bilim insanı filmlerinden fırlamış gibi görünen amber renkli kavanozlar bükmüyor. Hepsi plastik bloklar içinde sallanıyorlar.
Tüy hücreleri
Liberman, sahipleri hayattayken elde edilmesi imkânsız olan bu tür örneklerle, belirli hücre türlerini farklı proteinlerle boyayabilir, her birini bir ışık frekansıyla aydınlatabilir ve gökkuşağı renkleri gibi pınldadıklannı görebilir. Ortaya çıkan görüntülerle, kişinin sinir bağlantılarını ve tüy hücrelerini sayabilir. Tüy hücreleri küçük mor dişler gibi görünüyor, kayboldukları alanlar da karanlık, boş noktalar şeklinde sıralanıyor. İşitsel sinirin uçlan yeşil denizanası gibi görünür; sinir liflerinin etrafındaki kılıflar ise kırmızı görünüyor. Bu bilimsel çalışma, biraz rakamlarla boyama oyununa benziyor. Keşke yaşayan insanlarda da bu kadar basit olsaydı.
Libennan ve Kujawa, gizli işitme kaybının nasıl teşhis edileceğine karar vermek, bunu düzeltmek için nasıl çalıştığını yeterince anlamak ve nedenlerini kesin olarak belirlemek istiyor. Böylece belki bir gün, bu hastalığı önlemek için bir şeyler yapabiliriz. Kazadan önce Bassett, kulaklarına karşı aşın korumacı davranıyordu. Henüz 17 yaşındayken havaalanlannda çalışmaya başladı.
İlk işi telefona cevap vermekti, ancak kısa bir süre sonra piste inip hayvanlan kovalamaktan kamyonları sürmeye, uçaktan park ettirmeye kadar birçok farklı görevde çalıştı. “Bana kendi çocuğu gibi davranan bir patronum vardı, bu yüzden sürekli, Kulak tıkaçlarını tak, kulaklığını tak’ diye uyanrdı” diyor. Bir konsere giderken bile kulak tıkaçlannı yanında götürüyordu. Araştırma sonuçlanna göre, kulaklannızı çok da umursamadığınız günlük seslerden bile korumak çok önemli. Genç yaşta, kendinizi dokunulmaz hissettiğiniz dönemlerde bile…
Liberman ve Maison kısa bir süre önce üniversite öğrencileri üzerinde bir çalışma yaptı: Deneklerin, çoğunluğu odyoloji öğrencisi olan yaklaşık yüzde 35’i kotuma önlemleri kullanırken, diğer yüzde 65’i (çoğu Boston okullarında pop müzik öğrencileriydi) daha az dikkatliydi. Liberman, “Birçoğu kulaklarını gerçekten çok kötü kullanıyor” diyor.
Her iki gruptan elde edilen odyogramlar, normal standartlardaydı. Ancak bilim insanlan Bassctt’inkine benzer bir test kullanarak çocukların beyinlerine baktıklannda, müzik öğrencilerinin koklea nöronlarına kıyasla tüy hücrelerinde daha fazla sinyal ürettiği ortaya çıktı. Başka hır deyişle, kulaktan alınan ve beyne gönderilen mesajın bir kısmı yolda kayboluyordu. Bu denekler aynca arka plan gunıltusu yükseldiğinde. yankı olduğunda veya ses hızlandığında kelimeleri tanımada güçlük çekiyonhı.
Bu, küçük bir pilot çalışmaydı, ancak Liberman ve Maison daha büyük bir insan populasyonu toplamayı ve zaman içinde işitme yetilerinin nasıl değiştiğim germek için onları izlemeyi planlıyor. Liberman, uzun vadede yaşadığımız işitme eksikliğine neden olan tek şeyin yaşlanma olmadığından şüpheleniyor. Hır kısmı gürültüye uzun sure maruz kalmanın sonucu olabilir. “Issız bir adada yaşasaydık ve vucudumuz makinelerinin yarattığı çevresel sesler tarafından sürekli olarak rahatsız edilmeye karşı kendim koruyacak şekilde evrimleşmesiydi” diye düşünüyor, “işitme duyumuz şu anda olduğu gibi kötüleşir miydi?”
1960’ların başlarında Sudan’daki bir aşiret üzerinde gerçekleştirilen çalışmalar (aynı dönemin şehir sakinlerine kıyasla işitme yetenekleri daha iyiydi) böyle olmayacağın: gösteriyor. Gözlerin ilerleyen yaşla beraber hipermetrop olma eğilimi aksine, işitme kaybının nedenlerinden bin. kaç adet gürültülü kamyonun yanında durduğumuza bağlı olabilir.
Diğer araştırmacılar. gizli işitme kaybına farklı bakış açılan ile yaklaşıyor. Liberman ile iş birliği yapan Michigan Üniversitesi Kresgc İşitme Araştırma Enstitüsünden sinirbilimci Gabriel Corfas. bu hastalığın nedeninin sinaptik gücün azalmasından ilaha fazlası olduğunu düşünüyor: Ona göre, birden fazla sorunun neden olabileceği bir semptomla karşı karşıyaya. Corfas’m araştırması gösteriyor ki. bir farenin kulağı, nöronları izole eden nuvelmı kaybettiğinde, smapslan iyi olsa bile, gizli işitme kaybı semptomları yaşıyor. Gıda zehirlenmesi. grip, hepatit ve Zika virüsü ile ilişkili olan Guıllaın-Banc sendromu gibi otoimmün bozuklukların bu miyelinin gövdesini soyduğunu ve dolayısıyla bu sonucu üretebileceğini düşünüyor.
Gürültülü yerler işitme kaybına neden olur mu?
Dallas’taki Callier İletişim Bozuklu klan Merkezinden (Kujawa’ya ödül veren kurum) Colleen Le Prell. bu yeni semptom hakkında derin şüphelere sahip. Çalışmasında insanlarda işitme kaybını önlemeye odaklanan Le Prell, eğlence amaçlı gürültünün kulağı etkilediğine dair hiçbir kanıt bulamadığının alımı çiziyor.
20’li yaşlarındaki yetişkinlerden gürültülü zamanın ve ses seviyesinin kavdım tutmalarını istedi ve öncesi ve sonrasında işitme ve konuşma tanrnıa yeteneklerini ölçtü. Le Prell. çok sayıda yüksek desibelli eğlencenin katılımcılarda kaba bir değişikliğe sebep olduğuna dair hiçbir belini bulamadığını söylüyor. Araştırmacı, titreşen tüy hücreleri tarafından üretilen sesleri, deneklerin hem sessiz hem de gürültülü ortamlarda kelimden kavrayabilme kabiliyetini ve kulaktaki elektriksel dürtüleri analiz etti. Denekler iyi görünüyordu, ancak etkini öderinin doğra bir şekilde ölçüldüğü garanti değildi.
Bu arada. University College London’daki başka bir grup. Massachusetts Göz ve Kulak ile birlikte bir teşhis testi geliştirmeye ve bu testlerin gerçekten yapılmaya değer olup olmadığım görmeye çalışıyor. Konuşma ve işitme bilimcisi Tun School”a göre grup, elektrot temelli analizin yanı sıra katılımcılann gürültüden hoşlanmayan gençlen ve 45 yaşın üzenndckı yetişkinlerle yüksek ortamlara maruz kalan yetişkinlen karşılaştırmak için belirli sesleri arka plan gürültüsüne karşı ne kadar iyi çözebileceklerim test ediyor. Denekleri müzisyenlere ek olarak atıcılık ve motor sporlar kulüpleri gibi yerlerden topladılar.
Kujawa Harvard’da, araştırmasıyla karşılaşan sıkıntılı insanlardan aldığı birçok e-posta ile motive olmaya devam ediyor. ” Yaşadıktın sortini .ın fark ediyorlar” diyor. “Cevap arıyorlar çünkü onlara şimdiye kadar verilmiş olan cevaplar pek tatmin edici değil.”
İşler düzelmeye haşlıyor gibi görünüyor. Zaten, bazılar Kujawa ve Liberman ile çalışan kişilerden oluşan personele sahip birkaç şirket, nöronlann sinapslannı yeniden büyüimelenne yardımcı olabilecek nörotrofın adı venlen kimyasallar gibi tedavi denemeler üzerinde çalışıyor. Beyinle olan bağlantılar tekrar kurulabilirse, tüy hücrelerinde bir sorun olmadığı takdirde işitme seviyesi başlangıç noktasına dönebilir diye düşünüyorlar.
Tedavi bulunamamış olsa bile sorununun teşhis edilmiş olması Bassett için hayatı daha iyi hale getirdi, çünkü artık kafasının içinde neler yaşandığını anlıyor. “Yanlış bir şeyler olduğunu duymak çok büyük bü rahatlama sağladı” diyor. Kujawa. “Toplumlunuzda, gürültüye hiç maraz kalmamış bmnı bulmak oldukça zor” diyor. Mesleki Güvenlik ve Sağlık idaresi, korunma gerektiren durumları belirlemek için süre, ses seviyesi ve frekans gibi sınırlar koyuyor. Ancak bu sınırlar tüy hücresi kaybını önlemeye yöndik.
Kujawa ve Liberman, sinapslar için tam olarak hangi seviyelerin güvenli olduğunu belirlemek için henüz yeterince bilgimizin olmadığını söylüyor. Liberman ın yaptığı gibi çim biçerken kulak tıkacı takmaya veya School’un yaptığı gibi bir ambulans geçerken kulakları parmakla kapatmaya teşvik eden bir kamuoyu bilinçlendirme kampanyası bulunmuyor. Ancak, “çokgürültülü” kelimesinin ne anlama geldiğine ilişkin henüz belirgin bir kural seti yok. belki de olmalı. Araştırmacılar kulağın gizli zaafları hakkında daha fazla şey öğrendikçe, herkes bundan haberdar olmalı. En önemlisi, işitme kaybının sadece yaşlanmanın neden olduğu bir soran olduğunu düşünmeyi bırakmalıyız.
Yüksek seslerin kulakta hasara neden olması gibi kazalar elbette olacak, ancak gizli işitme kaybını engellemek için yapabileceğimiz bir şeyler mutlaka var. Uçak pistinde, fabrikada veya grup provalarında kulak tıkacı takabiliriz. Böylecc günün birinde kalabalık bir akşam yemeğinde sohbet sırasında başımızı sallayıp gülümsemekten daha fazlasını yapabiliriz…