DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Beyni internete bağlamak mümkün mü?

Beyni internete bağlamak mümkün mü?

Bilim-kurgu filmlerinde beyin bilgisayarlara bağlanmış olarak hep karşımıza çıkar. Gerçek olsa sizi korkutur mu? Jules Verne’nin denizler altında 20 bin fersah hikayesi olmasaydı bugün denizaltı da bulunamayabilirdi. Hayal gibi gözükse de önümüzdeki yıllarda beyni internete bağlamak, sıradan gelecek. Bilim insanları bunu nasıl yapacaklarını açıklıyor. Ayrıca düşünce okumak mümkün mü? sorusunun cevabı da yazımızda.


Beyni internete bağlamak mümkün mü?

Beyin ile kontrol edilen bir internet yada beyin internet arayüzü ile  pc, telefon yada tablet olmadan internete direkt bağlanabilecek miyiz?

Dijital çağda doğanlar için sanki internette bulunan kişisel bilgiler meselesi çok önemsenecek bir konu değil. Pekiyi ya teknoloji düşüncelerimizin internete herhangi bir aktarım aracı, filtre veya editleme olmadan doğrudan aktarabilse nasıl olur?

Bazıları için bu korkunç bir senaryo; hem kişisel bilginin ortadan kalkması, hem de sosyal medyada zaten zar zor hayatta kalan mantık ve aklın iyice yok olması demek.

Bu teknik olarak mümkün müdür? Uygulama olarak ne anlama gelir?

Beyin ile dijital ağlar arasındaki engelin aşılması

Zamanla beyinlerimiz devasa bir iletişim ağına doğrudan bağlı hale gelebilir – ondan sonra ise ne olacağını kestirmek güç. Yaratıcılığın ve bireyselliğin altın çağı mı başlar, yoksa bu merak, orijinalite ve yaratıcılığı köreltip fikir ve inançların baskılanmasına mı sebep olur, onu öngörmek güç.

Bugün elektronik iletişimin güvenli olmamasından endişeli kişiler en derin düşüncelerinin açık bir kitap misali okunabildiğini ve özel yaşam kavramının modasının geçtiğini görebilir.

Günümüzde böyle bir senaryo bilim-kurgu gibi görünse de gelecekte bunlar mümkün olabilir. Daha şimdiden tıp alanında beyin nöronlarının elektrotlarla dışarıdan uyarılmasını sağlayan gelişmeler söz konusu.

Transdermal sinir uyarımı ağrı ve hareket kontrolü için kullanılıyor.

Spinal elektrotlarla omurga hasarı olan hastalarda bacak hareketi sağlamak için sinirler uyarılabiliyor. Sonra bir de kullanıcıların, doğal uzvuymuşçasına yalnızca hareket ettiğini düşünerek kontrol etmeyi öğrendiği akıllı protez uzuvlar var. Buradan anlıyoruz ki sinir sistemimizdeki elektriksel bilgi dijital cihazlarla iletişim kurabiliyor.

Yine de beyinlerimiz ve iletişim ağı arasında doğrudan bağlantı kuran arayüzlerin gerçeğe dönüşebilmesi için kat edilecek daha çok yol var.

Buradaki ilk büyük sorun aslında teknolojik olduğu kadar felsefi. Düşüncelerimizin doğrudan bir elektronik ağa aktarılabilmesi ne anlama gelir?

Düşünce ifadeden bağımsız olarak var olabilir mi?

Halihazırda, düşünceler kolay iletilebilir durumda, çünkü dil ve kelime denilen ortak birime dönüştürülebiliyor. Beyinde olan biten ise çoğunlukla ya sözsüz ya da söz-öncesi.

Beyindeki elektriksel aktiviteyi dinleyebilsek altta yatan düşünceyi bir şekilde tercüme edebilir miyiz?

Pekiyi bu elektriksel aktivite anlamlı düşüncüler mi içerir yoksa kalabalık bir partiden yükselen uğultular gibi anlamsız bir
sohbete mi benzer?

Bir asırdan uzun süredir sinirbilimciler beyin aktivitesini çözmeye uğraşıyor, aralarında başarılı olanlar da var. Uyku araştırmacıları, beyindeki karakteristik elektriksel aktivite örüntüleri vasıtasıyla farklı uyku ve uyanıklık hallerini ayırt etmeye uğraşıyor. Bu, uykunun hafıza oluşumu ve farklı fonksiyonlarına etkisini anlamamıza fayda sağladıysa da, pürüzsüz bir şekilde fikir iletmeye yarayacak derecede rafine bir mesaj almamızı henüz sağlayamıyor.

Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme de beynin hangi kısımlarının hangi bilişsel faaliyetler sırasında aktif olduğunu araştırmada faydalı. Ancak bu kalabalık partideki karmaşık sesler sorununu çözmüyor.

Şimdilik bu yöntemle tayin edilebilen tek şey, yanından geçtiğiniz büyük binanın hangi odasında partinin sürdüğü.

Biliyoruz ki, nöral ağların ve elektronik ağların elektrik sinyaller yoluyla birbirleri ile iletişim kurabiliyor. Bu çok
büyük bir sonuç değilse de önemli, çünkü elektronik sistemler öğrenme becerisine sahip olduğuna göre, elektronik bir uzvu iyi kullanabilmek hem kontrol sistemi hem de insanın öğrenmesi ile mümkün.

Her iki tarafın da iletişimi geliştirmede rol oynayabileceği düşünülürse teoride birçok şeyin mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Diyelim ki en kaliteli modem kadar iyi bir beyin arayüzü geliştirildi, bu nasıl bir işe yarayabilir?


Düşüncenin doğrudan dijital ağa aktarımı: Uygulama alanları

Karman çorman nöral atımlardan anlaşılır düşünceler çıkarabilmek mümkün olsa bile, tabii ki oldukça zor. Çıkarılabilenin de herhangi bir iletişimsel değeri olması ihtimali düşük, çünkü bu bilginin sıradan bir dildeki sıradan kelimeler seviyesine çıkabilmesi çok olası değil.

Bu zorluklara rağmen alınabilecek bir tür çıktının makine öğrenmesi ve yapay zeka kullanan bilgisayar programları ile tercüme edilebilmesi mümkün olabilir. Nasıl, İnsan Genom Projesinde gelecekte incelenmek üzere saklanan, şimdilik anlamsız görünen uzun bilgi serileri varsa, bu bilgi de bir kenarda biriktirilip ileride tekrar incelenebilir.

Dijitalize edilmiş beyin çıktıları sayesinde psikologlar uyku ile uyanıklık hali arasındaki farkın gizemini aydınlatabilir. Ayrıca şizofreni, depresyon ve başka anormal hallerle ilişkili beyin fonksiyonu farklılıkları konusunda da bazı keşiflerde bulunulabilir.

Beyin bir DNA molekülü gibi lineer olmayıp birbirine paralel olarak çalışan çok sayıda bilgi işleme sisteminden oluşur. Bu da elektriksel çıktısını kaydetmeyi oldukça zorlaştırır. Yine de buna teşebbüs etmek bile beynin entegre bir bütün halinde nasıl işlediği konusunda bize ipuçları sağlayabilir.

Zamanla beyin faaliyetini taklit eden elektronik simülatörler geliştirilebilir. Bu yolla beynin bütünsel işleyişini anlamaya bir adım yaklaşabiliriz.

Sonrasında araştırmacılar şizofreniden yaşlılık demansına kadar her türlü düzensizlik içeren beyin hastalıklarını
çözecek dijital düzeltmeler bulmaya girişebilir.

Bu da totaliter zihin kontrolü gibi her tür distopik senaryonun önünü açabilir.

Böyle hedefler insana öyle uzak geliyor ki bilim-kurgu gibi görünebiliyor. Öyle de olsa, bunlara kafa yormaya değer. Zira bugün kurgu gibi görünen başarılar ancak bugün hayal edilirse gelecekte mümkün hale gelir.

Belki de Jules Verne olmasaydı bugün denizaltı diye bir şey de olmazdı.



Ayrıca bakınız

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.