DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Organ nakli nedir? İlk organ nakli ne zaman yapıldı? Beyin ölümü nedir?

Organ nakli nedir? İlk organ nakli ne zaman yapıldı? Beyin ölümü nedir?

Organ bağışı ile hayatlar kurtulurken halen organ bağışı yeterli seviyelere ulaşamadı. Organ bağışı ile yapılan organ nakli hakkında neden kararsızlık var? Organ nakli nedir? İlk nakil organ nakli ne zaman yapıldı? Organ bağışı yapanların sayısı neden az? Beyin ölümü nedir? Organ nakli dinen uygun mu? Dini kaygılar mı var? Organ bağışı nasıl yapılır? sorularının cevabını uzmanlardan topladığımız bilgilerle cevap vereceğiz.


Organ nakli nedir? İlk organ nakli ne zaman yapıldı?

Vücutta görevini yerine getiremeyen bir organın yerine sağlam bir organın cerrahi işlemlerle nakledilmesine “organ nakli” denir.

Organ naklinin gerçekleşebilmesi için, organ bağışına ihtiyaç vardır.

Organ bağışı (transplantation) , bir kişinin serbest iradesi ile doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesidir.

İki türlü organ bağışı söz konusu olabilir. Kişi hayattayken, tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının kullanılmasına izin verebilir veya hayattayken bu tarz bir beyanda bulunmamışsa yine tıbben yaşamı sona erdikten sonra yakınları tarafından bağışta bulunulabilir. Bu duruma, “kadavradan organ bağışı” diyoruz.

Ayrıca kişi hayattayken, serbest iradesi ile bir böbreğinin ya da karaciğerinin bir kısmının başka hastaların tedavisinde kullanılmasına izin verebilir.Bu duruma da “canlı vericiden organ bağışı” diyoruz.

Organ bağışının tarihçesiyle ilgili ilk bilgiler, her ne kadar mitoloji ve efsanelere dayansa da, milattan önceye kadar uzanır. Bu bilgilere göre M.Ö.5. yüzyılda bir insandan diğer bir insana organ ve doku nakli yapılmıştır. M.S. 3. yüzyılda Aziz Cosmas ve Aziz Damian, bir bacağını kaybeden bir misyonere, ölen bir siyahın bacağını nakletmişlerdir.


İlk nakil organ nakli ne zaman yapıldı?

Modern anlamda ilk doku nakli denemeleri 17. Yüzyılda başlamıştır. Bu yüzyılda ilk deri nakli denemeleri yapılmıştır. İlk başarılı böbrek nakli, 1954 yılında Amerika’da Joseph Murray tarafından gerçekleştirilmiştir. İlk başarılı kalp nakli 1967 yılında Güney Afrika’da Christian Bernard tarafından yapılmıştır. Aynı yıl içinde Thomas Starzl tarafından ilk başarılı karaciğer nakli de gerçekleştirilmiştir.

Türkiye’de ilk organ nakli olarak tarihe geçen, ilk böbrek ve karaciğer nakillerini, sırasıyla 1975 ve 1988 yıllarında Mehmet Haberal ve ekibi yapmıştır. Organ nakilleri, özellikle organ reddini önleyen ilaçların bulunmasıyla birlikte tüm dünyada ciddi artış gösterse de organ teminindeki sorunlar nedeniyle yeterli seviyeye ulaşamamıştır.

Organ bağışında, özellikle kadavra vericiden bağışta, dünyanın her yerinde yetersizlik mevcuttur. Bu nedenle, organ yetmezlikleri nedeniyle bekleme listelerine yazılarak organ ve doku nakli bekleyen hastaların sayısı hızla artmaktadır.

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde dahi, organ nakli için ortalama bekleme süreleri çok uzundur. Örneğin Almanya’da böbrek nakli için bekleme süresi ortalama 7 yıldır. Kalp, karaciğer ve akciğer nakli için bekleme listelerinde olan birçok hasta, zamanında organ bulunamadığı için ölmektedir.

Ülkemizde durum biraz daha vahimdir. Gelişmiş ülkelerde örneğin her 4 kronik böbrek yetmezlikli hastadan biri böbrek nakli olabilirken, Türkiye’de bu oran sadece % 11’dir. Ülkemizde son verilere göre toplam 22.062 kişi böbrek, 729 kişi kalp, 2236 kişi karaciğer, 46 kişi akciğer, 3 kişi ince barsak, 3 kişi kalp kapağı ve 272 kişi pankreas nakli için beklemektedir.

Özellikle son 10 yılda canlı vericilerin kullanılabildiği böbrek ve karaciğer nakillerinde ciddi artış olmasına rağmen, kadavradan organ bağışındaki yetersizlik nedeniyle bekleme listesindeki hasta sayısındaki artışın önüne geçilememektedir.

Organ nakli nedir? İlk organ nakli ne zaman yapıldı? Beyin ölümü nedir? | Türkiye'de organ nakli

Organ nakli nedir? İlk organ nakli ne zaman yapıldı? Beyin ölümü nedir? | Türkiye’de organ nakli


Organ bağışı yapanların sayısı neden az?

Ülkemizde organ nakli sayısının artmasının önündeki ana engel, kadavradan organ bağışı sayısındaki yetersizliktir. Canlı vericili nakillerde belli bir seviyeye gelinmiş olunsa da sadece canlı vericiler kullanılarak organ nakli bekleyen hasta sayısının azaltılması mümkün değildir.

Gelişmiş ülkelerde organ nakillerinin %50’den fazlası kadavra vericilerden alınan organlarla gerçekleştirilirken, ülkemizde bu oran sadece %20’dir. Türkiye, ne yazık ki kadavradan organ temini açısından, dünyanın en geri kalmış ülkeleri arasında yer almaktadır (Alt fotoğrafta görebilirsiniz).

Yoğun bakımlarda beyin ölümü gerçekleşmiş, yani tıbben öldüğü kanıtlanmış bir yakınları olan ve kendilerine “yakınınızın organlarını bağışlar mısınız” sorusu yöneltilen her 5 ailemizden 4’ü, bu soruya “hayır” yanıtını vermektedir. Bir başka deyişle, beyin ölümü gerçekleşmiş her 5 hastanın 4’ünün organları, başka hastaların tedavisinde kullanılabilecekken, göz göre göre toprağa gitmektedir.

Bireylerin ya da ailelerin organ bağışına soğuk bakmalarının en önemli nedenleri; bilgisizlik, önyargılar, korkular, umursamazlık, sağlık çalışanlarına güvensizlik ve dini kaygılardır. İnsanların kafasında, “eğer organlarımı bağışlarsam, yoğun bakıma düştüğümde bana iyi bakmazlar mı, organlarımı almak için iyi sağlık hizmeti sunmazlar mı” gibi kuşkular belirmektedir.

Bu kuşkuları giderebilmek için kadavradan organ alınabilmesinin birinci şartı olan “beyin ölümü” kavramının iyi bilinmesi gereklidir.


Beyin ölümü nedir?

Beyin ölümü, beyin fonksiyonlarının geri dönüşümsüz kaybıdır ve tıbben ölümdür. Beyin ölümü, koma ve bitkisel hayatla karıştırılmamalıdır. Koma ve bitkisel hayatta bilinç kapalı olsa bile ölüm söz konusu değildir. Bazen günler aylar sonra kişilerin komadan çıkması mümkün olmaktadır.

Beyin ölümü geliştiği andaysa kişi ölmüştür; ancak solunum cihazı yardımıyla soluyabilmekte ve ilaçlar yardımıyla kalbi çalışmaktadır.

Bazı insanlar beyin ölümünün tespitine kuşku ile bakmaktadırlar. Bunlar organların alınması uğruna, beyin ölümünün erken tespit edilmiş olabileceği endişesini taşımaktadırlar.

Oysa ki beyin ölümü tanısı koymak, çok teferruatlı bir iştir. Beyin ölümü tanısı ancak, yoğun bakımda yatmakta olan bir hastaya uzman doktorlardan oluşan bir heyet tarafından bazı muayenelerin ve tetkiklerin yapılması ile mümkündür.

Heyette bulunan kişiler, organ nakli ekibinde çalışan insanlar değildir. Bu uzmanlar muayeneleri ve istedikleri tetkiklerin sonucunda beyin ölümü saptadıkları zaman bir tutanağa imza atmaktadır.

Beyin ölümü gerçekleştikten sonra kalbin çalışıyor olmasının anlamı yoktur; kısa bir zaman içinde kalple birlikte diğer organların çalışması da duracaktır.

İşte organların alınması açısından önemli olan zaman da beyin ölümü gerçekleştikten sonra diğer organların fonksiyonunu kaybetmesinden önceki o kısa zamandır.

Organ nakli nedir? İlk organ nakli ne zaman yapıldı? Beyin ölümü nedir? | Dünyada organ nakli

Organ nakli nedir? İlk organ nakli ne zaman yapıldı? Beyin ölümü nedir? | Dünyada organ nakli


Organ nakli dinen uygun mu? Dini kaygılar mı var?

İnsanları organ bağışından uzak tutan bir diğer neden de dini kaygılardır. Oysa ki hiç bir büyük din, organ naklinin
önüne bir engel koymamıştır.

Mantık çerçevesinde düşünüldüğünde, hasta bir insanın sağlığına kavuşmasına vesile olmanın, işlenebilecek en büyük sevaplardan biri olduğu açıktır.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 6 Mart 1980 tarih ve 196 sayılı kararına göre organ bağışı, İslam dinine göre caizdir. Kur’an-ı Kerim’de de organ naklini destekler nitelikte ayetler bulunmaktadır.

Maide Suresi, 32. ayeti: “Bunun için İsrail oğullarına şunu yazdık: Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. Elçilerimiz onlara apaçık delillerle geldiler. Buna rağmen onların çoğu hemen sonra yeryüzünde azgınlık yapmaya başladılar.”

Açıkça bir insanı yaşatmanın ayetle önemi belirtilmiştir.

Ülkemizde her yıl 3-9 Kasım tarihleri arası Organ Bağışı Haftası olarak kutlanmaktadır. Organ ve doku naklinin gelişebilmesindeki en büyük etken, organ ve doku bağışının artırılmasıdır. Bağışın artırılabilmesi için de kamuoyunda organ bağışı bilincinin geliştirilmesi, bu konudaki bilgi eksikliklerinin giderilmesi ve halkın organ ve doku bağışı konusunda teşvik edilmesi gereklidir.

Sağlık bakanlığı, il sağlık müdürlükleri, sivil toplum kuruluşları ve organ nakliyle uğraşan ekipler, her yıl 3-9 Kasım tarihleri arasında kutlanan Organ Bağışı Haftası’nda halkın bilinçlendirilmesi ve organ ve doku bağışının artırılması adına yoğun faaliyetler yürütmektedir.

18 yaşını doldurmuş, akli dengesi yerinde olan herkes, organlarının bir kısmını ya da tamamını bağışlayabilir. Kalp,
akciğer, böbrek, karaciğer, pankreas ve ince barsaklar gibi organlar; kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kas, tendon ve kemik iliği gibi dokular bağışlanabilir.


Organ bağışı nasıl yapılır?

Organ bağışı; sağlık müdürlüklerinde, hastanelerde, emniyet müdürlüklerinde (ehliyet alımı sırasında), organ nakli yapan merkezlerde, organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vb. kuruluşlarda yapılabilir. Türkiye’de 1980 tarih ve 2238 sayılı yasa gereği organ bağışının iki tanık önünde, sözlü olarak yapılması, ayrıca bunun bir hekim tarafından tasdik edilmesi yeterlidir. Bunun için en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak “Doku ve Organ Bağış Belgesi” alınabilir.

Ülkemizde organ nakli sayısının artabilmesi için, önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinin kadavra verici oranları yakalanmalıdır. Tespit edilen beyin ölümü sayısı ve beyin ölümü tespit edilmiş hastalardan bağış arttırılmalıdır.

Ayrıca yeni yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Örneğin kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular, aksine bir vasiyet ibraz edilmediği taktirde artık izin alınmadan kullanılabilecektir. Birey olarak bizlere düşense, bir gün kendimizin, çocuklarımızın ve yakınlarımızın da organ yetmezliği nedeniyle organ nakli ihtiyacı olabileceği gerçeğini aklımızdan çıkarmadan, organlarımızın biz öldükten sonra toprağa gitmesine mani olarak, organlarımızı bağışlamak ve bu sayede ihtiyacı olan insanlar için kullanılmalarını sağlayarak, hayatta bir iz bırakmaktır.


Ayrıca Bakınız



Kaynaklar

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.